Türler: | Edebiyat, Roman |
Yazarlar: | Canan Tan |
Sayfa: | 400 sayfa |
Dil: | Türkçe |
Piraye romanının yazarından hüzünlü ve bir o kadar da düşündürücü bir
kitap "Çok şaşıracaksın ama... Sana olan tutsaklığım buraya kadar Eroin!
Vedalaşmamızın zamanı geldi.
Her şey ne güzel başlamıştı oysa... Yepyeni ufuklar açmıştın önüme. Bulutların üzerine çıkarıp özgür bırakmıştın beni.
Bambaşka
bir özgürlüktü bu; çevremdekilerden farklı kılan, sıkı sıkıya
bağlanmaya değer, çekici, vazgeçilmesi güç bir büyü... Asıl tutulduğum
da buydu galiba.
Eros, dedim sana! Aşk tanrım oldun benim.
Mutluydum kollarında... Beni dansa kaldırdığında, geri çeviremedim; tam
tersine havalara uçtum sevincimden... Ayaklarımızın uyumu harikaydı.
Bana bırakmıştın kendini, istediğim gibi yönetebiliyordum seni. Hep
böyle sürecek sandım..."
"...Tüm sorumluluğu sana yüklemek haksızlık olur.
Nereye
sürüklendiğim belliydi, gene de koştum peşinden. Canımdaki canı çekip
alman da ders olmadı bana. Senden kaçarken, sana sığındım.
Yaptığımızın
ölüm dansı olduğunu bile bile, kollarındaki sarhoşluğumu sürdürdüğüm
için, ben de en az senin kadar suçlu değil miyim?
Ama bitti artık... Ölüm dansı tek kişiliktir! Bundan sonrasında bana eşlik edemeyeceksin. Ölümüm senin elinden olmayacak Eroin!
Bu zevki tattırmayacağım sana..." Eroinle ölümüne dans!
Bitti, deseniz de bir yerlerde sürüyor hâlâ.
Değişen, yalnızca dans edenler...